26 Aralık 2016 Pazartesi

Bize, Hepsinden Ortaya Karışık...Aralık-2016




HBB Tv' yi hatırlayanlar el kaldırsın!

Daha önceki yazılarımda, 1998 yılında Metallica konseri yayınlamasıyla; ergen bünyemde yarattığı infialden bahsetmiştim.

Ama bir de, ne vardı?

Günlerden bir gün, muhtemelen bir gündüz kuşağı kadın programı...İki tane hanım abla, hoş bir sohbet içerisindeler....Tam biri anlatıp, öbürü de tipik: "Sunucu ilgiyle dinlemesi" mimiklerini takınmışkeeen: CAAART diye yayın donuyor. Anlattığım bu kare, kanalın sinyali tamamen kesilene kadar -belki aylarca- ekranda kalıyor...

Aha, bugünlerde ben de, tam olarak böyleyim.

Güzelim ülkemizde artık neye üzülüp, neye kahrolacağıma yetişemiyorum. Sabahları Twitter'ı, akşamları haberleri açmaya korkuyorum. Her internet yavaşlamasında: "Heh, yine bi' yerlerde bi'şey oldu" demekten, gamlı teyzelere döndüm...

Yüzümde bir: "Lan?!!" ifadesi, donakaldı. Korkarım, benim sinyaller de kesilene kadar, aynı görüntü ile devam edeceğim.

Sonra dedim Didemanım, seni yazmak kurtarır...Açtım beyaz bir sayfa, başladım Aralık 2016 'yı özetlemeye...

Son 1 haftadır; delicesine yoğun olan iş temposundan fırsat bulduğum zamanlarda, şu meşhur çakma Psikolog Çağlaaaaanım'ın ifşa edilişini takip ediyorum. Beni ilgilendiren kısmı, kesinlikle magazinsel detaylar değil...

İnsanların; fotoğraf ve video paylaşımı için oluşturulan bir uygulamada, fotoğraflar yerine karakterlerini ve -olmayan- kariyerlerini ne derece filtreleyebildiklerini, başkalarının -hele de çocukların- hayatlarıyla nasıl da oynayabildiklerini gördükçe, hayretim şaştı.

Zaten oldum olası, çoğu Instagram figürlerini fazla süslü bulurdum. Gerçek olamayacak kadar mükemmel....Ne bileyim:

- Hiç; o salçayı özgürlüğüne kavuşturmak için: "DANDANDANDAN!!!!" deyu, kaşığı tencere kenarına vurmuyormuş gibi havalı havalı sunum yapan Yemek Bloggerları

- 5 dakika önce giydirdiğin tüllü badiye haşince kusmayan; telefon kamerasına, diş kaşıyıcıyla bi tane geçirmek yerine, profesyonelce poz veren bebeler

- Her şartta multi mutlu karı-kocalar...

Koca kişilerinin; hiç, çorabının bir tekini kanepenin altına, diğerini kapaklı çamaşır sepetinin üstüne bırakmadığı...Hanım kişilerin, kocalarına NTV Spor'u açtı diye hiç dır dır etmediği bir dünya... ( Tabi onlar da, her daim Barbie ve Ken gibi giyinik )

"Bir dönem, zibilyon tane ünlüyü ve bu tarz profili takip ediyordum. Sonra, "TAK" dedi, birkaç Metallica fan sayfası, Beşiktaş taraftar sayfası ve gazeteci profilini bırakıp, kalan ünlü kim varsa bir güzel kaldırdım...Instagramım cereyan yaptı Allah sizi inandırsın."

Bir taraftan kendime bakıyorum...33 yaşına gelmişim. Bir kız çocuk yetiştiriyorum. 

Zamanında, rahmetli babamın bizi yetiştirdiği gibi; kendini 'piremses' zannetmeyen, gelinlik hayali kurmak yerine bol bol okuyan, güzellikle kafayı bozmayacak bir insan olsun istiyorum.
Dürüst olsun, merhametli, ahlaklı olsun diyorum...Parasıyla ve onunla satın alınabilecek nesnelerle çevresindekileri ezen bir yaratığa dönüşmesin diyorum...

Hatta şu yaşta, eser miktarda kalan zekamla, bir Lisans diploması alabilmek için yırtınıyorum...Bu Blog bile, ona: "Hayallerimdeki gibi yazar olamadım ama, hala üretiyorum" diyebilmek için...

Bir taraftan da bu Çağlagiller' e bakıyorum...Instagram Bio'suna ne yazarsan O'sun...Kafana göre, millete para karşılığı ahkam kesiyorsun, firmalarla anlaşma yapıyorsun, dünyanın parasını kırıyorsun...

Geçenlerde, Instagram'da da yazdım gencolar...Benim de, birkaç yıldır midemle alıp veremediklerim var...Gastrit veya Ülser olabilir...Ben de Mide Koçu olarak çıkayım o zaman piyasaya anasını satayım...Sindirim gurusu....

Kendi ismimden de markamı türeteyim: "Midem Göçer Mi? Mide Koçluğu ve Sindirim Danışmanlığı A.Ş."...Fatura kesmeye de bir paravan şirket bulduk mu...

İnanın, bu kadar tantanaya rağmen, bugün bu işe soyunsam; inananlar olur. Öyle de ilginç bir milletiz.

***

Pek çok kadının aksine, şu geyik muhabbetli spor programlarını seyretmeyi seviyorum ben...

Evliliğimin ilk yıllarında; ısrarla düzeltmediği : "Beşştaş takımı" telaffuzu, yine 30+ yıldır değişmeyen saç kesimiyle Rıdvan aabi ve Güntekin Onay reyiz'in %100 Futbol'unu izlerdik Hakan'la...Sonra devir değişti...

An itibariyle, birden fazla spor-geyik programını takip ediyor olsak da, bizde en çok iz bırakanı şüphesiz Beyaz Futbol

Program esnasında, 90 Dakikalık maçı, -hadi onu da geçtim; 3 dakikalık özeti- yaklaşık 4 saat boyunca konuşmaktan ötürü, karbüratör yavaş yavaş su kaynatmaya başlıyor ve olaylar gelişiyor.

Ekipteki tüm aabiler ayrı ayrı birer Blog yazısı konusu ama, en travmatik olanına yer vermek istiyorum:

"Rasim Ozan Kütahyalı"

Tv karşısında için geçmiş, gün zaten yoğunmuş, bebek gibi uyumuşsun...Sen, bu tatlı uykunun bilmem kaçıncı evresindeyken; evin ortasında bir adam, 300 desibel sesiyle haykırıyor:

"HAYDAAAAAAĞĞĞĞĞĞĞ???"

O koltuktan kaç kere "Hırsız" diye fırladım...

Ya da ne bileyim; en bir entellektüel halimle, battaniyemin altında huşu ile kitabımı okurken: "ALLAH ALLAAAAAAĞĞĞH?" deyu haykırdı da, kaç kere kendim bir tarafa, kitap bir tarafa fırladık...

Hakan genellikle programın sonuna kadar oturabildiği için, Rasim'e karşı bir bağışıklık geliştirdi. Bugünlerde, o bağışıklığı bana da bulaştırmaya gayret ediyor.

...Çünkü, evlilik neydi?...Evlilik emekti.
Evlilik, birlikte iyi günde gülüp eğlenmek kadar,
Kötü güne, hastalığa, kazaya belaya, Rasim Ozan'ın çığlıklarına...
Birlikte göğüs germekti...

Belki görüşemeyiz, edemeyiz...Şimdiden, hakikaten "İyi" bir yıl olsun 2017.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder